Sen kimsin?

author

RAHMİ ÖĞDÜL

[email protected]

2021.10.08 09:39

İnsan, hayatın sularına atılır atılmaz anaforlara kapılır. Kimi vakit dip, kimi vakit yüzey akıntılarıyla sürüklenir. Suda yüzen bir ağaç parçasına tutunur, soluklanmak için; ama uzun sürmez. Bir şelaleden aşağı yuvarlanır, kayalara çarpar ve on bin parçaya ayrılır. Sonra biri karşısına dikilip “sen kimsin?” diye sorduğunda ne diyeceğini şaşırıp telaşa kapılır. İnsan zamanın sularında paramparça akıp bu vesileyle hiçbir vakit “ben kimim?” diye sormamıştır kendine, sorsa da yanıtını bilemez. Yanıt, rastlaşmalarda gizlidir. Her rastlaşmada kendine ait bir parçayı tanır. O tekil nesneye, bitkiye, hayvana, insana rastlamamış olsaydı o parçası sonsuza dek karanlıkta kalacaktı. Her rastlaşma saklı niteliklerinin bir kısmını çıkarır yüzeye. İnsan kendini zamanla tanıyabilir veya tanıdığını sanır; hâlâ yüzeye çıkmamış pek çok niteliği vardır ama, tanıma süreci asla bitmez. O yüzden “sen kimsin?” sorusu karşı yapabileceği tek şey vardır; zamanın akışını önlemek, tüm hayatını gözden geçirip parçalarını derlemek ve karşısındakine tatminkâr, sürekli bir kimlik sunmak. Zorlanır, çünkü parçaları, yapboz gibi birbirine uydurup kendi hayatına dair bütünsel bir tablo üretmek zordur. O yüzden böyle bir soru karşı bocalayacaktır. Çareyi hazırlanmış kimliklere sığınmakta bulur. Etnik, cinsel, dinsel, mesleki, politik; aklına gelen, kendisine atfedilmiş ne kadar kimlik varsa, tek tek sıralayarak bu zor soruyu savuşturmaya çalışacaktır.

***

Allahtan gündelik hayatta böylesi zor bir soruyla karşılaşmıyoruz. Daha akılcı, dolaylı kimlik betimsel sorular vardır. Örneğin “ne iş yaparsınız?”, “ne cins müzik dinlersiniz?”, “ne yer ne içersiniz?”, “hangi takımı tutarsınız?”, “hangi partiye oy vereceksiniz?” tarzında sorular. Bu nesil soruları size yönelten, sizi büyük bir yükten kurtarır; parçalarınızı bir araya getirerek kimliğinize dair bütünsel tablo yapma işini üstlenir. Araştırmalardaki anket sorularını hazırlayanların amacı da sizi zora sokmadan, kimlik belirtici sorularla profilinizi çıkarmaktır. Bir araştırmanın çıktısına dönüştüğünüzde kimlerin eline geçeceğinizi, nerede, ne amaçla kullanılacağınızı kestiremezsiniz. Fakat verdiğiniz yanıtlarla biçimlendirilmiş profilinizle ticari ve siyasi tezgâhlarda karşılaşacağınız muhakkak. “İşte bu benim!” diye satın aldığınız ürünler, vaatler, umutlar, iriliğine kandığınız Çin sarımsakları gibidir; çok geçmeden içlerinin boşaldığını ve geriye doğru sadece kabuklarının kaldığını gördüğünüzde hayal kırıklığı yaşamanız garantidir. İnsan hayal kırıklığıdır, bir kabuktur.

***

Toplum ise, süslerine tarafından hiyerarşik şekilde düzenlenmiş bir kabuk koleksiyonu. İktidar tarafından yöneltildiğinde “Sen kimsin?” sorusu, bir soru değildir; kabuk olarak koleksiyondaki yerinizi andırmak, haddinizi bildirmek için size yöneltilmiş bir tehdittir. Sakın bunu soru sanıp da hayatınızı gözden geçirmeye kalkışmayın, gereksizce yorulursunuz. Sizden beklenen, hiyerarşideki yerinize kadar davranmanız, haddinizi aşmamanız, sizden daha kıymetli kabuklara boyun eğmenizdir. Zaten soru formunda olup da gerçekten soru olmayan bu tehdidi yöneltenin niyeti, sizi değersizleştirmektir. Yeri geldiğinde siz de öteki kabuklara benzer tehdidi savurabilirsiniz. Arkasına da “sen benim kim olduğumu biliyor musun?”u eklediğinizde etkisi büyük olacaktır. Toplum, birbirlerine koleksiyondaki yerlerini hatırlatan kabuklardan oluştuğunda, insan doğrusu kim olduğunu nasıl bilebilir ki? Sahi, siz kimsiniz? Bu bir koleksiyon sorusu değil, doğrusu kimsiniz?

***
İnsan; kabuk koleksiyoncularının eline düştüğünden beri, kabukların başarı öykülerini dinlemiş ve ancak kendisine süslü bir kabuk/kimlik edindiğinde koleksiyon dünyasında yer edinebilmiş biri. Biri karşısına dikilip “sen kimsin?” diye sorduğunda, parçalarını bir bir gözden geçirip kim olabileceğini düşünürken pekâlâ kabuğunu kırabilirdi. Kıramaz, kabuğuna sığınmakta bulur çareyi. Kabuğun altındaki parçaların uğultusunu unutmak için defalarca gündelik hayatın tekrarlarına gömülür; bitmiş, bir unutma biçimidir. Ancak parçalarıyla yeryüzünün parçaları aralarında icat edeceği bağlantılarla farklı bir manâ dünyası da yaratabilirdi. Şimdi anlamı kabuklar arası ilişkilerde arıyor. Ölü kabukların bir geleceği olabilir mi?

Yorum yapın

SMM Panel PDF Kitap indir