Tiyatro sahneleri tek tek perdelerini açıyor. Büyük Kasaba Tiyatroları, Devlet Tiyatroları, özel tiyatrolar pandemi süresince uzaktan kaldıkları seyircilerine kavuşmak üzere. Bizim de Gökhan’la müziklerini yaptığımız Carlo Goldoni’nin yazdığı “İki Efendi’nin Uşağı” Aslı Öngören rejisiyle iki yıllık bir gecikmeyle de olsa -pandemi yüzünden- çok yakında Şehir Halkı Tiyatroları’nda başlıyor.
Tiyatro müziği hayatımızda çok manâlı bir yere sahip. Zira profesyonel olarak sahneye birincil adımımızı atmamız rahmetli Tuncer Cücenoğlu’nun yazdığı ve Levent Kırca’nın yönettiği “Kadıncıklar” oyunu ile olmuştu. Gerisinde Ferhan Şensoy’la alıştırma şansına erişmiştik. Çoğu ustayla; Levent Kırca, Ferhan Şensoy, Hümeyra, Oya Başar, Adile Naşit, Rasim Öztekin, Selim Naşit, Hulusi Kentmen ile benzer sahneyi paylaşmanın mutluluğu ve telaşı gerçekte de kelimelere sığmaz. Büyük bir cihaz gibidir tiyatro. Kocaman çarkları olan bir makine. Eğer çarklardan biri bozulursa tüm üretim -yani oyun- çöpe gidebilir. Girişler, çıkışlar, zamanlama, replikler çok önemlidir.
TİYATRONUN HER ALANI FARKLI BİR DENEYIM
Tiyatro müziği yazmak ve de sahnede icra etmek de fazla öbür bir deneyimdir. Ben az daha tüm müzisyen arkadaşlarımın mutlaka kıyısından köşesinden tiyatroyla ilgilenmelerini öneririm. Bir konsere çıktıklarında tiyatrodan öğrendikleri birçok şey sahnelerinin çok daha enerjik geçmesini sağlar. Biz ustalarımızdan her sahnede, en arka seyircinin bile duyabileceği şekilde mikrofonsuz olarak sesimizi kullanabilmeyi öğrendik. Mesela, bir konserde bunu hatırlayıp sadece en öndekileri değil en arkadakileri de dikkate alırsanız seyirciyle iletişiminiz muhteşem olacaktır. Bir solist veya grup ayrım etmez sahnede birbirinizi dinleyerek çalarsanız ayrıca yaptığınız işin zevkine varacak ayrıca de çok daha nüanslı bir performans sergileyeceksiniz.
Tiyatro ile ilgilenmek sizi sahnede tekdüze olmaktan kurtaracaktır. Bir şarkıya sesinizle olduğu dek jest ve mimiklerinizle de yaşam katacaksınız. Geleneksel veya çağdaş fark etmez tiyatronun disiplini müzisyenliğinize fazla şey katacaktır. Benden söylemesi… Gelelim bu sene özel tiyatrolara yapılan desteğe. Bildiğiniz gibi Kültür Bakanlığı her sene Ekim ayında kendisine başvuran özel tiyatrolar arasından, oluşturduğu komisyonla bir tercih yaparak, yerinde gördüğü tiyatrolara yerinde gördüğü miktarda bir destek sağlıyor. Bu komisyonda da yanlış hatırlamıyorsam dört tiyatro insanı, dört bakanlık görevlisi ve Kültür Bakanı Yardımcısı yer alıyor. Akçeli işler, zorlama işler. Bunun için Bakanlık verdiği desteği hangi kriterlere göre oluşturduğunu açıklarsa gerçek dışı söylentilerin de önüne geçmiş olur.
Niye A tiyatrosu bunu aldı B tiyatrosu bunu. C tiyatrosu bu destekten niye faydalanamadı gibi sorulara mutlaka şeffaf yanıtlar verilmeli ama bu dedikoduların önüne geçilebilsin. Baktığımız süre, bilhassa 2013 yılındaki Gezi Direnişi vaktinde birçok özel tiyatro bu direnişe takviye verdiği için devlet desteğinden yararlanamamıştı. Şimdi bu siyasi tavır törpülenmiş gibi. Bunu da hatırlatmakta menfaat var. Bu yardımda asgari Bakanlık kadar başvuran tiyatroların dürüstlüğü de fazla manâlı.
Fiilen fazla zor koşullar altında tiyatro yapmaya çabalayan bir avuç insanın yanı sıra, desteklere bu alanla en küçük bir ilgisi olmayan inşaat şirketleri, reklamcılar, sinemacılar ve organizatörler uygulama yapmamalı. Zira bu hiç ahlak olmaz. Baktığımız vakit son beş sene içerisinde açılan tiyatro sayısındaki çoğalma ile birlikte devlet desteği de 5 milyondan 13 buçuk milyon liraya çıkmış. Tabii fakat yeterli yok fakat ondan önemlisi bu desteğin gerçekte de hak eden tiyatrolara verilmesi. Tüm tiyatrocu arkadaşlarıma bol alkışlı bir sezon diliyorum…